Ana içeriğe atla

Hayat kurtaran Mary Lou Manizer



Nostaljik tasarımları kadar kaliteli ürünleriyle de gönüllerimize taht kuran The Balm’ın sanırım en muhteşem ürünlerinden biri sevgili highlighterım Mary Lou Manizer… 

Kendisiyle tanışmamdan bu yana başka bir aydınlatıcıya hiç ihtiyaç duymadım.  Onu bu kadar harika yapan özellikleri kadife gibi akışkan yapısı,  içindeki o tatlı ışıltılar ve aşırı kalıcı olmasıyla birlikte asla bitmemesi. Öyle ki söz konusu ürünü alalı 1 yıl olmasına rağmen ancak bu kadar azaldı. Sanki kutunun altından bittikçe Mary Lou çıkıyor.  


Diğer taraftan içindeki ışıltılar o kadar ölçülü ve yerinde ki doğal görünüm sevenler için biçilmiş kaftan.  Aydınlatıcıların pek çok kullanım alanı olsa da ben Mary Lou’yu en çok göz pınarlarıma birer tık ve burnumun ucundan yukarı doğru yine hafif bir fırça darbesi olarak kullanmayı seviyorum. Yüzünüzde bu iki dokunuşla  bir anda oluşan canlanma inanılmaz… Bir de bir  CC krem ya da BB kremle yaptığım günlük makyajın üzerine büyük bir pudra fırçasıyla şöyle bir gezdiriyorum. Gayet doğal, canlı bir görünüm… 

Ayrıca sevgili Mary Lou yine doğal görünümlü bir makyajda far olarak kullanmak mümkün.  Göz kapağıma bir parça kapatıcı üzerine transparan pudra ve Mary Lou Manizer.  Karıştırıcı bir far fırçasıyla ya da biraz daha büyük bir fırçasıyla uygulayabilirsiniz. Üzerine sadece maskara… Pratik ve doğal bir göz makyajı… Ama yok farklı tonlarda bir far kullanacağım dersek, o zaman özellikle mat ya da yarı parlak farların üzerine sürünce sonuç yine harika…

Bu arada tasarımı ve yanınızda taşımalık ayna olarak kullanımı bir artı daha katıyor.

İlginç ama Mary Lou için olumsuz hiçbir şey bulamıyorum.

Sevgiler...





Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni bir akım: Sebastian ve Viyana Kahvesi

Instagram’da tanıtımını görür görmez gitme kararı aldığım Viyana Kahvesi’ne evet sonunda gittim ve herkesin çılgınlar gibi videosunu paylaştığı Sebastian’dan yedim. Ayrıntılara geçmeden önce çikolata delilerine özellikle sesleniyorum ‘mutlaka yemelisiniz’. Tek kelimeyle bayıldım ki pek cheescake insanı olmamamla birlikte temeli bir cheesecake olan San Sebastian tatlısının üzerinden akan muhteşem Belçika çikolatasıyla uyumu inanılmaz. Yanında bir adet çay içmenizi önerimim. ‘Neden kahve değil?’ derseniz açıklayacağım ama bana güvenin…  Çikolatalı Sebastian’ın   3 çeşidi mevcut. Bildiğimiz sütlü çikolatalı, bitter ve yeni keşif ruby… Ben bitter çikolatalı olanı tercih ettim. Kesinlikle çok beğendim. Aslında işletmedeki çikolatalı her şey bence harika…. Eşimin yediği Hezarfen tatlısından da baya bir miktar tattığım kadarıyla her iki tatlıda kullanılan çikolata oldukça lezzetli ve kaliteli. Biz tatlıların üzerine bir şey içmeyi tercih ettik. İlk kez mekana geldiğim için ka...

Yaz mevsiminin assolisti halhal

Bu yaz vazgeçemediğim aksesuar kesinlikle halhal… Aslında geçtiğimiz yaz uzun zaman sonra eski popüler günlerini yakalayan halhal bu yaz da kadınların vazgeçilmez aksesuarlarından biri... Konuyu her ne kadar halhaldan açmış olsam da Erer Gümüş’ten aldığım birkaç üründen bahsetmek istiyorum.    Bir süredir sarı renkli takılara takmış durumdayım. Ancak bir türlü o tatlı altın renginde gümüş takılar bulamamaktan müzdariptim. Bugüne kadar aldığım sarı renkli gümüş takı ne varsa ya iade ettim, ya da evde öylece durdu. Özellikle internetten alışveriş yapanlar bilir ki aldığınız harika görünümlü takı, size ulaştığında tam bir kabusa dönebilir.    Hatta bunlar tanıdık markalar olsa bile… Yapılan 'photoshop’larla ürün öyle tanınmaz haldedir ki, size ulaştığında başka bir şey görürsünüz.  B üyük hevesle ele alıp da açtığım paketten çıkan abartılı sarı tonlardaki takıları iade etmekten gerçekten bıkmıştım.  Gelen ürünler o kadar baskın bir sarı tonunda...

İstanbul'da kahve kokulu günler

Bundan 6 yıl önce İstanbul’da hem de KüçükÇiftlik Park’ta bir kahve festivali düzenleneceğini ilk duyduğumda inanamamıştım. Benim gibi kahve delileri için cennet gibi bir yer olmalıydı. Bu yıl ilk kez gitmeyi başardığım bu muhteşem etkinlik alanına daha yaklaşırken çocuk gibi heyecanlandım. Alana giriş yapar yapmaz ordan burdan esen kahve kokularından bahsetmeyeceğim bile… Uzun zamandır yüzü gülen bu kadar çok insanı bir arada görmemiştim.  Festivali en etkin kullanan marka kesinlikle Kurukahveci Mehmet Efendi idi. Daha içeri adımınızı atar atmaz küçük bir stand ile sizi karşılayan Mehmet Efendi katılımcılara bir Türk kahvesi fincanı ve beşli tek pişirimlik kahveden oluşan şık bir hediye sunuyor. Ardından konser alanının hemen önünde (bence alanın en işlek bölümü) iki katlı büyük bir kısım da Kurukahveci Mehmet Efendi’ye ayrılmış. Sıcak sıcak fincanda kahvenizi alıp, oturma alanında içebiliyorsanız. Tabii yer bulacak kadar şanslıysanız. Türk kahvesi demişken beni...