Ana içeriğe atla

Başrolde Glitter Fever


Evet uzun zamandır yazamadım. Biliyorum. Tatsız işlerle uğraştım bir süre diyebilirim. Ancak son zamanlarda favori ürünüm beni birden yazmaya itti. Sevgili Loreal’in Glitter Fever’ı… Mavi özellikle koyu mavi ve ışıltı tutkunlarının vazgeçilmezi olacak bir eyeliner. 

Son günlerde makyaj alışkanlığımı özetlemem gerekirse klasik güneş koruyucu ve kaş belirginleştirme işlemlerimden sonra gözaltı kapatıcısı, göz kapağına bir sabitleyici ki bu eyelinerın başarısını görmek için çok önemli, ardından nude tonlarda bir far ve Glitter Fever… 


Maskara ile Glitter Fever’ın muhteşem rengini daha da ortaya çıkardıktan sonra bitti gitti. 

Sadece bir eyeliner nasıl yüzünüze canlılık katar bilmiyorum ama sanırım sırrı hafif parıltılarında.


İnternetten uygulanmasına ilişkin çok bir örnek görmek mümkün değil. Ama genel olarak siyah eyelinerın üzerine yardımcı oyuncu modunda uygulanmış. Oysa bence başrol bizzat onun. 




Görüldüğü gibi ben normal eyeliner gibi sürüyorum.



Bu arada uygulama şekilleri arasında sanırım beni en çok şaşırtan dudağa sürülendi. Zevk meselesi tabii… Makjajda biraz fark ve ışıltı arayanlar bence bir Glitter Fever’ı deneyin derim.
Sevgiyle kalın…

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çok geç kalınmış bir deneyim: Kalıcı oje…

Kalıcı oje denilen hayat kolaylaştıran mucizevi uygulamayla ben henüz yeni tanıştım. Evet kabul ediyorum, biraz geç kaldım. Ancak kuaförümle son görüşmeme kadar açıkçası ciddiye bile almamıştım. Varlığını bildiğim ancak üzerinde hiç düşünmediğim kalıcı oje hakkında söylenen tüm yorumları inanın hak ediyor. Amacım sadece manikür yaptırmaktı. Ancak sevgili kuaförümün ‘bu aralar çok mu oje sürüyorsun tırnaklarına ne olmuş böyle’ demesiyle kötü tırnak sendromum ortaya çıktı. Aslında uzun zamandır oje kullanmıyordum. Daha doğrusu kullanamıyordum. Maalesef ellerimde bulunan egzama belasıyla uğraşırken aseton duruma hiç de yardımcı olmuyor. Bu sebeple oje çıkarırken parmaklarımı yakan kimyasal ve adeta damar gibi cildimdeki aşırı ince çizgilere yerleşen oje bir süredir kendisinden ayrı kalmama neden olmuştu. Egzama ile savaşanlar bilir çoook hassas bir rahatsızlıktır. Sevmediği maddelerden azıcık bile alsa hemen coşar. Neyse kalıcı ojeme dönecek olursam. Sevgili kuaförüm

Yaz biter de selülit derdi biter mi?

Kahvenin bize verdiği mutluluk duygusu dışında faydaları olduğunu bilmeyen yoktur. Öyle ki içtiği Türk kahvesinin telvesini yüzüne sürüp maske yapanları bile gördü bu gözler… Yüzümüz dışında bir de vücuda yapılan kahve peelingi var tabii markası çeşidi eminim bir haylidir. Ben Gratis’lerde satılan Bee Beauty’nin Toz Kahveli Vücut Peeelingi’nden bahsedeceğim.  İçeriği doğal toz kahve (yani çok şükür ki asla ve asla granül kahve değil), kil ve deniz tuzunda oluşuyor. Duşta kullanmanız gereken vücut peelinginin iddiası antiselülit etkisi, ölü cilt derisini arındırma ve cildi sıkılaştırma. Şimdi gelelim benim düşüncelerime… Kabul etmeliyiz ki selülite karşı savaş veren bu güzel peelingin etkisini bu alanda görmek için sanırım en azından bir ay kadar kullanmak gerekecektir. O sebepten ötürü bu konuda bir fikir henüz sunamıyorum. Ancak cildi sıkılaştırma da zaman alacak bir durum olsa bile, daha ilk kullanımda cildi gerginleştirdiğini büyük bir mutlulukla söyleyebilirim. Gelelim öl

İstanbul'da kahve kokulu günler

Bundan 6 yıl önce İstanbul’da hem de KüçükÇiftlik Park’ta bir kahve festivali düzenleneceğini ilk duyduğumda inanamamıştım. Benim gibi kahve delileri için cennet gibi bir yer olmalıydı. Bu yıl ilk kez gitmeyi başardığım bu muhteşem etkinlik alanına daha yaklaşırken çocuk gibi heyecanlandım. Alana giriş yapar yapmaz ordan burdan esen kahve kokularından bahsetmeyeceğim bile… Uzun zamandır yüzü gülen bu kadar çok insanı bir arada görmemiştim.  Festivali en etkin kullanan marka kesinlikle Kurukahveci Mehmet Efendi idi. Daha içeri adımınızı atar atmaz küçük bir stand ile sizi karşılayan Mehmet Efendi katılımcılara bir Türk kahvesi fincanı ve beşli tek pişirimlik kahveden oluşan şık bir hediye sunuyor. Ardından konser alanının hemen önünde (bence alanın en işlek bölümü) iki katlı büyük bir kısım da Kurukahveci Mehmet Efendi’ye ayrılmış. Sıcak sıcak fincanda kahvenizi alıp, oturma alanında içebiliyorsanız. Tabii yer bulacak kadar şanslıysanız. Türk kahvesi demişken benim fe