Ana içeriğe atla

Doğal'ım Deokrem... Ter kokusuna başka bir boyut katın

Her deodorant sürüşümde aklımdan şu geçer 'acaba ne kadar doğru bir şey yapıyorum?' Yıllar önce benimle aynı yaş döneminde olanlar belki hatırlar. Deodorantların zararlı olabileceği ilk olarak ürünlerin üzerine yazılan 'ozon tabakasına zarar vermez' ibaresiyle düşündürüldü bize. Son yıllarda hepimizin bildiği üzere paraben sorunu çıktı karşımıza. İşin ilginç yanı dünyanın gidişatı gibi deodorantın zararı da bireyselleşti. Önce hava sistemimize doğaya zarar veren deodorant, artık zararları bakımından birey sağlığına odaklı.



 Evet artık çoğu deodorantta paraben yok. Hatta bir çok üründe 'paraben yoktur' ifadesi gözümüze sokuluyor. Ancak bu ne kadar sağlıklı? Acaba parabensiz ifadesini kullanabilmek için hangi kimyasalları ekliyorlar? Kimi çevrelerin iddia ettiği gibi acaba parabensiz ürünler kozmetik devlerine yeni bir pazar yaratmak için mi ortaya çıktı? İnsan düşünmeden edemiyor.


Her iki durumda da parabenli ya da parabenin eksikliğini kapatmak adına parabensiz ama çok kimyasallı ürünler ne yazık ki hayatımızda... Gün içinde pek çok kimyasal içerikli ürün kullansak da deodorantlar ve özellikle rollonlar benim hassas noktam. Rollon kullanmayı bir iki yıl önce bıraktım. Sanki her sürüşümde cildime zehirli bir şeyi kendi ellerimle enjekte ediyormuşum gibi hissediyordum.

Son günlerde her deodorant kullanışımda aklıma gelen acaba sorusu beni bırakmış bulunuyor. Çünkü artık sevgili Doğal'ım Deokrem kullanıyorum. Ter kokusuna karşı tamamen doğal ve temiz içerikli bu harika şeyi kesinlikle denemelisiniz. Mavi anemon kokulu deokremi temiz koltukaltına az bir miktar parmak ucunuza alıp nazikçe sürüyorsunuz. Hepsi bu... Yarattığı temizlik hissi inanılmaz.
 İlk denememden sanırım 6-7 saat sonra hala etkindi.

Kokusuna gelecek olursak şöyle anlatayım. Deokremi kullandığım günün ertesi günü sabah kalktığımda parfüm sıkarken bir anda burnuma farklı güzel bir koku geldi. İnanılır gibi değil ama o koku koltukaltıma bir gece önce sürdüğüm mavi anemonun ferah kokusuydu.

Deokremi bu kadar özel yapan ne acaba derseniz içeriğindeki kakao yağı, hindistan cevizi yağı gibi doğal katı yağlar ve uçucu yağlar. E vitamini yağı da içeren deokreme pütürlü yapısını veren şey karbonat.

Peki nasıl oluyor da bozulmuyor? ya da mikrop üretmiyor? derseniz bakteriyel ve toksik maddeleri vücuttan atan bentonit kil, az önce bahsettiğimkarbonat ve çay ağacı yağı işte bu işi görüyor. Temiz içerikli bir bakım ürününe ulaşmak inanın o kadar zor değil. Sanırım önce o güzel ambalajlardan vazgeçmeyi öğrenmemiz gerek.

Deokremin daha da ayrıntılı içeriğine bakmak isterseniz Instagram'dan doğalim_35 hesabına bir göz atın derim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni bir akım: Sebastian ve Viyana Kahvesi

Instagram’da tanıtımını görür görmez gitme kararı aldığım Viyana Kahvesi’ne evet sonunda gittim ve herkesin çılgınlar gibi videosunu paylaştığı Sebastian’dan yedim. Ayrıntılara geçmeden önce çikolata delilerine özellikle sesleniyorum ‘mutlaka yemelisiniz’. Tek kelimeyle bayıldım ki pek cheescake insanı olmamamla birlikte temeli bir cheesecake olan San Sebastian tatlısının üzerinden akan muhteşem Belçika çikolatasıyla uyumu inanılmaz. Yanında bir adet çay içmenizi önerimim. ‘Neden kahve değil?’ derseniz açıklayacağım ama bana güvenin…  Çikolatalı Sebastian’ın   3 çeşidi mevcut. Bildiğimiz sütlü çikolatalı, bitter ve yeni keşif ruby… Ben bitter çikolatalı olanı tercih ettim. Kesinlikle çok beğendim. Aslında işletmedeki çikolatalı her şey bence harika…. Eşimin yediği Hezarfen tatlısından da baya bir miktar tattığım kadarıyla her iki tatlıda kullanılan çikolata oldukça lezzetli ve kaliteli. Biz tatlıların üzerine bir şey içmeyi tercih ettik. İlk kez mekana geldiğim için ka...

Yaz mevsiminin assolisti halhal

Bu yaz vazgeçemediğim aksesuar kesinlikle halhal… Aslında geçtiğimiz yaz uzun zaman sonra eski popüler günlerini yakalayan halhal bu yaz da kadınların vazgeçilmez aksesuarlarından biri... Konuyu her ne kadar halhaldan açmış olsam da Erer Gümüş’ten aldığım birkaç üründen bahsetmek istiyorum.    Bir süredir sarı renkli takılara takmış durumdayım. Ancak bir türlü o tatlı altın renginde gümüş takılar bulamamaktan müzdariptim. Bugüne kadar aldığım sarı renkli gümüş takı ne varsa ya iade ettim, ya da evde öylece durdu. Özellikle internetten alışveriş yapanlar bilir ki aldığınız harika görünümlü takı, size ulaştığında tam bir kabusa dönebilir.    Hatta bunlar tanıdık markalar olsa bile… Yapılan 'photoshop’larla ürün öyle tanınmaz haldedir ki, size ulaştığında başka bir şey görürsünüz.  B üyük hevesle ele alıp da açtığım paketten çıkan abartılı sarı tonlardaki takıları iade etmekten gerçekten bıkmıştım.  Gelen ürünler o kadar baskın bir sarı tonunda...

İstanbul'da kahve kokulu günler

Bundan 6 yıl önce İstanbul’da hem de KüçükÇiftlik Park’ta bir kahve festivali düzenleneceğini ilk duyduğumda inanamamıştım. Benim gibi kahve delileri için cennet gibi bir yer olmalıydı. Bu yıl ilk kez gitmeyi başardığım bu muhteşem etkinlik alanına daha yaklaşırken çocuk gibi heyecanlandım. Alana giriş yapar yapmaz ordan burdan esen kahve kokularından bahsetmeyeceğim bile… Uzun zamandır yüzü gülen bu kadar çok insanı bir arada görmemiştim.  Festivali en etkin kullanan marka kesinlikle Kurukahveci Mehmet Efendi idi. Daha içeri adımınızı atar atmaz küçük bir stand ile sizi karşılayan Mehmet Efendi katılımcılara bir Türk kahvesi fincanı ve beşli tek pişirimlik kahveden oluşan şık bir hediye sunuyor. Ardından konser alanının hemen önünde (bence alanın en işlek bölümü) iki katlı büyük bir kısım da Kurukahveci Mehmet Efendi’ye ayrılmış. Sıcak sıcak fincanda kahvenizi alıp, oturma alanında içebiliyorsanız. Tabii yer bulacak kadar şanslıysanız. Türk kahvesi demişken beni...