Ana içeriğe atla

Altınkum'da her adım marshmallow tarlasında yürümek gibi...

Gezginlerin, yeni yerler keşfetmek için yanıp tutuşanların zaten bildiği ama henüz yolu Çeşme’ye düşmemiş olanların asla ve asla görmeden dönmemesi gereken bir yer Altınkum Plajı… Ben açıkçası tatil boyu hiç gitmediğim yerleri deneme yanılma yöntemiyle keşfetmeyi sevmeyen biriyim. Asla bir, 'her şey dahil tatilcisi' de değilim. Ancak tatil günlerimi sevdiğim lezzetlerin olacağı bir kahvaltıyla, bölgenin en iyi Türk kahvesi yapan yeri neresiyse orada kahvemi yudumlayarak, günbatımını izleyerek, içine kendimi bıraktığım an bana sonsuz bir özgürlük ve mutluluk hissi veren denizinde yüzerek geçirmeyi seven biriyim. Gidilen yerde en popüler mekanlar, en meşhur yemekler, tarihi yerler derken ordan oraya her kafadan bir sesin çıktığı önerilerle tatil boyu hızlandırılmış keşif yapmayı tercih etmiyorum diyelim.  

Çeşme’ye gitmeden önce internet ve arkadaşlardan yaptığım araştırmalarla eşimle kendim için güzel bir liste hazırlamıştım. Ancak gördüm ki o liste bizim listemiz değil. Ezberden herkesin şunu yapın, şunu yiyin önerilerinden internette görmekten o kadar bıktım ki, benim gibi tatil beklentisi olanlara en azından şimdilik Çeşme için küçük bir yardımım dokunsun istedim. Dediğim gibi kahvaltı, kahve, deniz, huzur tatilde sizin temel taşlarınızsa okumaya devam edin. 

 Öncelikle malum Çeşme özellikle Alaçatı konaklama açısından fiyatları yüksek güzel tatil yerlerimizden… İşte bu noktada ufak bir fikir verebilirim. Alaçatı’da konaklamak yerine Çeşme’de konaklama artı kahvaltı veren küçük otelleri tercih edebilir, size kalan parayla da gönlünüzce gezip tozabilirsiniz. En azından eşimle ben öyle yaptık.  Konaklamayla ilgili minik tüyoları daha sonra paylaşacağım. Ama önce Altınkum Plajı’ndan bahsedelim. 
 Benim gibi deniz tutkunlarının mutlaka ama mutlaka görmesi gereken muhteşem saf güzellikte gerçekten de adını sonuna kadar hak eden Altınkum Plajı… Su ve kumun uyumu öyle muhteşem ki işte böyle güzel bir görüntü ortaya çıkıyor. Sadece bakmak bile mutluluk kaynağı…
Evet deniz çok ama çok temiz ancak ona bu berrak görüntüyü veren aslında altındaki kumu. Açık renkli aşırı yumuşak bu kumda çıplak ayakla yürümeye başladığım an aklıma Eti Puf geldi. Sanki büyük Eti Pufların üzerine basıyor gibiydim. 

  Altınkum’a gidiş, ücretler vs...

Öncelikle Çeşme’den kalkan minibüslerle 20 dakikada Altınkum Plajı’na ulaşıyorsunuz. Zaten son durak Altınkum. Minibüsten indiğiniz an yüzünüzü denize döndüğünüzde sağ tarafınız halk plajının olduğu alan. Sol tarafa doğru ise beachler sizi karşılıyor. Bölgede birkaç tane beach mevcut. Kişi başı giriş ücreti 45 lira ile 55 lira arasında değişiyor. Halk plajında ise fiyat 15 lira. Kalabalığa takılmam, bana fark etmez derseniz halk plajının fiyatı oldukça uygun… Tabii araçla gelenler kendi şemsiye ve sandalyelerini de getirebilir.  


Bizim tercihimiz ise Montana Beach oldu. Tekrar Altınkum’a gitsem kesinlikle Montana’ya giderim.  Diğer beachlerin aksine tüm gün yüksek müzik yayını yapmaması,  şezlongların aşırı rahat oluşu, diğer şezlonglarla arada mesafe bulunması, yani insanların içiçe oturmadığı bir alanda günü geçirmek gerçekten çok güzeldi. Benim gibi sizin için de denizin sesini dinlemek, suyun içinde dayanılmayacak derecede üşüyene kadar kalmak, kısaca deniz demek huzur demekse önerim Montana Beach… Üstelik diğer beachlerden giriş ücreti 10 lira daha ucuz. Bunu da bir yere not edin derim. Ön sıradan şezlong kiralamak isterseniz bir gün önceden rezervasyon yapmanızı öneririm. Personel oldukça kibar ve ilgili. Ancak yemek fiyatları biraz yüksek. 




Son olarak denizle ilgili birkaç bilgi:

-     Suyu serin. Hatta Akdeniz suyuna alışkın olanlar için girmek ilk anda epey zor. Ben Ayvalıklı olduğum için bana eh işte dedirtti. O gün deniz dalgalıysa tadını çıkarın çünkü suyun sıcaklığı iyi gününde demek. Ancak deniz cam gibiyse üşümeye hazır olun.
-          Yüzerken mutlaka deniz gözlüklerinizi yanınıza alın. Suyun içindeki balıkların ne kadar fazla olduğuna inanamayacaksınız. Hatta 10 saniye kadar kuma basılı durmanız yeterli. Anında çevrenizi sarıyorlar.
-          Eğer vaktiniz varsa güneşin son demlerine kadar plajda kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni bir akım: Sebastian ve Viyana Kahvesi

Instagram’da tanıtımını görür görmez gitme kararı aldığım Viyana Kahvesi’ne evet sonunda gittim ve herkesin çılgınlar gibi videosunu paylaştığı Sebastian’dan yedim. Ayrıntılara geçmeden önce çikolata delilerine özellikle sesleniyorum ‘mutlaka yemelisiniz’. Tek kelimeyle bayıldım ki pek cheescake insanı olmamamla birlikte temeli bir cheesecake olan San Sebastian tatlısının üzerinden akan muhteşem Belçika çikolatasıyla uyumu inanılmaz. Yanında bir adet çay içmenizi önerimim. ‘Neden kahve değil?’ derseniz açıklayacağım ama bana güvenin…  Çikolatalı Sebastian’ın   3 çeşidi mevcut. Bildiğimiz sütlü çikolatalı, bitter ve yeni keşif ruby… Ben bitter çikolatalı olanı tercih ettim. Kesinlikle çok beğendim. Aslında işletmedeki çikolatalı her şey bence harika…. Eşimin yediği Hezarfen tatlısından da baya bir miktar tattığım kadarıyla her iki tatlıda kullanılan çikolata oldukça lezzetli ve kaliteli. Biz tatlıların üzerine bir şey içmeyi tercih ettik. İlk kez mekana geldiğim için ka...

Yaz mevsiminin assolisti halhal

Bu yaz vazgeçemediğim aksesuar kesinlikle halhal… Aslında geçtiğimiz yaz uzun zaman sonra eski popüler günlerini yakalayan halhal bu yaz da kadınların vazgeçilmez aksesuarlarından biri... Konuyu her ne kadar halhaldan açmış olsam da Erer Gümüş’ten aldığım birkaç üründen bahsetmek istiyorum.    Bir süredir sarı renkli takılara takmış durumdayım. Ancak bir türlü o tatlı altın renginde gümüş takılar bulamamaktan müzdariptim. Bugüne kadar aldığım sarı renkli gümüş takı ne varsa ya iade ettim, ya da evde öylece durdu. Özellikle internetten alışveriş yapanlar bilir ki aldığınız harika görünümlü takı, size ulaştığında tam bir kabusa dönebilir.    Hatta bunlar tanıdık markalar olsa bile… Yapılan 'photoshop’larla ürün öyle tanınmaz haldedir ki, size ulaştığında başka bir şey görürsünüz.  B üyük hevesle ele alıp da açtığım paketten çıkan abartılı sarı tonlardaki takıları iade etmekten gerçekten bıkmıştım.  Gelen ürünler o kadar baskın bir sarı tonunda...

Çok geç kalınmış bir deneyim: Kalıcı oje…

Kalıcı oje denilen hayat kolaylaştıran mucizevi uygulamayla ben henüz yeni tanıştım. Evet kabul ediyorum, biraz geç kaldım. Ancak kuaförümle son görüşmeme kadar açıkçası ciddiye bile almamıştım. Varlığını bildiğim ancak üzerinde hiç düşünmediğim kalıcı oje hakkında söylenen tüm yorumları inanın hak ediyor. Amacım sadece manikür yaptırmaktı. Ancak sevgili kuaförümün ‘bu aralar çok mu oje sürüyorsun tırnaklarına ne olmuş böyle’ demesiyle kötü tırnak sendromum ortaya çıktı. Aslında uzun zamandır oje kullanmıyordum. Daha doğrusu kullanamıyordum. Maalesef ellerimde bulunan egzama belasıyla uğraşırken aseton duruma hiç de yardımcı olmuyor. Bu sebeple oje çıkarırken parmaklarımı yakan kimyasal ve adeta damar gibi cildimdeki aşırı ince çizgilere yerleşen oje bir süredir kendisinden ayrı kalmama neden olmuştu. Egzama ile savaşanlar bilir çoook hassas bir rahatsızlıktır. Sevmediği maddelerden azıcık bile alsa hemen coşar. Neyse kalıcı ojeme dönecek olursam. Sevgili kuaförüm ...